Puslu bir alacakaranlıkta oturup da kıyısında, uzaklara dalıp gittiğimiz insanlığın, artık geriye dönülmez bir değişimin içinde olduğunu herhalde hepimiz hissediyoruz. Bildiğimiz homo saphiens’in sonu yaklaşırken, insanlık muhtemelen yerini kendisinden daha gelişmiş bir türe bırakmanın arifesinde. Bilim ve teknikteki gelişmeler baş döndürücü hızda: Yapay embriyo üretimini başaran genetik bilimciler bilim kurgunun “insan tarlalarını” olanaklı hale getirirken, her türden canlı dokuyu laboratuvarda üretmeyi olanaklı kılan teknikler insanı “ölümsüz” bir geleceğe hazırlıyor. İnsanın geleceği belli ki şimdiki kadar organik olmayacak ve giyilebilir teknolojideki ilerlemeler ile malzeme bilimindeki muazzam gelişmelerle yarı organik-yarı sentetik canlı yaşam formları olanaklı hale gelecek. Bazı sinirlerin yerine sensorlar ve karar alma süreçlerinin bir kısmına da yapay zekâ (Artificial Intelligence) hâkim olacak gibi duruyor. Bir yanda insanın kendisi değişimin eşiğindeyken, insanlık da değişiyor ve belki de erozyona uğruyor. İnsanlığın tümünü, tüm canlıları ve yer küreyi yok edecek nükleer silahlar birkaç ülke liderinin emrinde “uyuyor”. Hidrojeni parçalamayı başaran insanlık –atomda olduğu gibi- onu bombaya dönüştürmekten çekinmiyor. Diğer yanda ise en ilkel alışkanlıklarını sürekli yineleyen insanlık barbarca birbirini kesmekten, yok etmekten de geri durmuyor! İnsan medeniyetinin eriştiği düzey, insan medeniyetini büsbütün değiştirecek ve hatta yok edecek düzeylerde. *** İnsan ve insanlık hızla değişirken, doğal olarak onun yaşam ve çalışma biçimleri de değişiyor. Şuan ilkokula devam eden çocukların yüzde 60’ının gelecekte çalışacağı işlerin henüz var olmadığını düşünenler çok. İşler de insan, insanın alışkanlık ve beğenileri ile teknoloji değiştikçe değişiyor. Hem geleceğin iş ve meslekleri hem de çalışma biçimlerinin mevcut olanlardan büyük ölçüde farklılaşacağı ortada. Geleceğin olası mesleklerine birkaç örnek vermek gerekirse; robot koordinatörlüğü, endüstriyel veri bilimciliği, IoT çözüm mimarlığı, bulut hesaplama uzmanlığı, 3D yazıcı mühendisliği, endüstriyel kullanıcı ara yüz tasarımcılığı ve giyilebilir teknoloji tasarımcılığı sayılabilir. Geleceğin meslekleri; üretim, tasarım ve enformasyon teknolojileri üzerinde şekillenecek. Geleceğin mesleklerinin bugünkü benzerlerinden belki de en önemli farkı yetkinlikler arasında yüksek düzeyde ilişkisellik barındırmaları olacak. Tasarım, üretim, müşteri deneyimi, pazarlama gibi alanlara ilişkin becerilerin hemen hemen her meslek grubunun içerisinde bulunması gerekecek. *** Meslekler değişirken, iş ve çalışma biçimleri de dönüşecek ve belki “iş yok olmayacak” ama büyük ölçüde farklılaşacaktır. Bir süredir giderek yaygınlaşan atipik çalışma biçimlerinin yakın gelecekte de ağırlığını artırmaya devam edeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Gerek meslek içerikleri ve gerekse de işlerin yapılış biçimleri yüksek düzeyde müşteri tercihlerine göre şekillenecek. Eklemeli üretim ve onu olanaklı kılan 3D baskı sistemlerindeki gelişmeler, birkaç yıl içinde beğendiğimiz bir ürünü kişisel olarak farklılaştırmamızı ve farklılaştırdığımız ürünü evimizdeki 3D yazıcıdan çıkartıp kullanmaya başlamamızı olanaklı hale getirecek. Bu ürünler sadece giyim veya çeşitli eşyalar ile sınırlı değil, gıda maddelerini bile kapsayabilecek türdedir. *** Tüm bu değişim ve dönüşüm yaşanırken, insanlığın 2 milyon yıldır değişmeyen temel davranışlarından üretim, tüketim ve değişim varlığını koruyacaktır. Yukarıda saydığımız yeni tip ürünlerin üretilmesinin koşulu, o ürünleri satın alabilecek tüketicilerin var olmasına bağlı. Tüketicilerin bu ürünleri satın alması için de gelire sahip olması gerekiyor. Dolayısıyla sistemden ekonomik ilişkileri söküp atarak otonom bir yapı hayal etmek anlamsız. Öyleyse gelecekte, ne iş yok olacaktır ne de meslek, ama her ikisi de ciddi bir biçimde şekil değiştirecektir. Yarının ilk günü olarak bugünden başlayarak bu değişimi anlayıp dönüşüme açık olduğumuzda kıyıdaki insanlık daha güzel yarınları yaratacaktır.